ahmetbeyler
Yeni Üye
Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Habertürk’te yayınlanan Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programına katıldı. Uğur, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la yaptığı sorguyu ve Öcalan’a kurduğu birinci cümleyi deklare etti.
Hasan Atilla Uğur şunları söylemiş oldu:
“Gözleri bağlıydı, kulağına eğildim dedim ki ‘Apo bir varmış bir yokmuş’ dedim.
Aklımızdan o devir biroldukca şey de geçti. Lakin daha sonra düşündüm, biz Türk devletiyiz. Türk devletinin genetiğinde bu biçimde bir şey yok. Aldım götürdüm, 1961 yılında kullanılmış bir hücre vardı, oraya koyduk. Birinci gün bu biçimde karşılıklı oturduk. Biz bir şey soruyoruz, o yanıt veriyor. Biz akşam üzeri arkadaşımla dışarı çıktık, burada aykırı giden bir şey var. daha sonra hücreye döndüm, ‘Sen dedim buradaki lavaboyu tuvaleti kullanmıyor musun’ dedim. ‘Pis kokuyor burası’ dedim. ‘Burayı pak kullan’ dedim. Bir anda hızı değişti. ‘Ya olur mu dedi, sifonu çektim’ dedi. Sonraki günden itibaren Öcalan ‘Ben devletin eriyim, devletin hizmetindeyim’ diyen bir profile dönüştü.
niçin KİTAP YAZDI
Şuna kanaat getirmiş biriyim, yaşadıklarınızı gerçekleriyle bu milletin hizmetine vermezseniz ben kendimi nazaranvimi tam olarak yapmış hissetmem, o yüzden kitap yazdım. Kitabı yazarken cezaevi şartları aşikâr, fazlaca kısa yazmıştım. Yakın tarih konusunda problemimiz var.
ÖCALAN’LA GÖRÜŞME
Türkiye’ye Öcalan geldikten daha sonra başlatılan tahlil sürecinde ABD’nin natürel ki takviyesi var. Birinci gün sorguda 8 bireydik. Birinci günden daha sonra yalnızca biz kaldık. Sorgu süreci bittikten daha sonra da mülakatlara başladılar. ‘Ben emrinizdeyim’ dedi. ‘Devletimin eriyim, devletin hizmetindeyim, bana güvenin’ diyor. Biz gereğini yaptık. Ben 8 ay adada kaldım. Birebir görüştüm. Çok değerli bakılırsavler icra etmeye çalıştık. 1999-2000-2001 senelerında şehit sayısı 0’a indi. O periyot cezaevi müdürü beni aramıştı, PKK’lılar Apo posteri yakmaya başlamıştı. Ne oldu daha sonra? Öcalan buna katkı verdi mi? Verdi.”
Hasan Atilla Uğur şunları söylemiş oldu:
“Gözleri bağlıydı, kulağına eğildim dedim ki ‘Apo bir varmış bir yokmuş’ dedim.
Aklımızdan o devir biroldukca şey de geçti. Lakin daha sonra düşündüm, biz Türk devletiyiz. Türk devletinin genetiğinde bu biçimde bir şey yok. Aldım götürdüm, 1961 yılında kullanılmış bir hücre vardı, oraya koyduk. Birinci gün bu biçimde karşılıklı oturduk. Biz bir şey soruyoruz, o yanıt veriyor. Biz akşam üzeri arkadaşımla dışarı çıktık, burada aykırı giden bir şey var. daha sonra hücreye döndüm, ‘Sen dedim buradaki lavaboyu tuvaleti kullanmıyor musun’ dedim. ‘Pis kokuyor burası’ dedim. ‘Burayı pak kullan’ dedim. Bir anda hızı değişti. ‘Ya olur mu dedi, sifonu çektim’ dedi. Sonraki günden itibaren Öcalan ‘Ben devletin eriyim, devletin hizmetindeyim’ diyen bir profile dönüştü.
niçin KİTAP YAZDI
Şuna kanaat getirmiş biriyim, yaşadıklarınızı gerçekleriyle bu milletin hizmetine vermezseniz ben kendimi nazaranvimi tam olarak yapmış hissetmem, o yüzden kitap yazdım. Kitabı yazarken cezaevi şartları aşikâr, fazlaca kısa yazmıştım. Yakın tarih konusunda problemimiz var.
ÖCALAN’LA GÖRÜŞME
Türkiye’ye Öcalan geldikten daha sonra başlatılan tahlil sürecinde ABD’nin natürel ki takviyesi var. Birinci gün sorguda 8 bireydik. Birinci günden daha sonra yalnızca biz kaldık. Sorgu süreci bittikten daha sonra da mülakatlara başladılar. ‘Ben emrinizdeyim’ dedi. ‘Devletimin eriyim, devletin hizmetindeyim, bana güvenin’ diyor. Biz gereğini yaptık. Ben 8 ay adada kaldım. Birebir görüştüm. Çok değerli bakılırsavler icra etmeye çalıştık. 1999-2000-2001 senelerında şehit sayısı 0’a indi. O periyot cezaevi müdürü beni aramıştı, PKK’lılar Apo posteri yakmaya başlamıştı. Ne oldu daha sonra? Öcalan buna katkı verdi mi? Verdi.”